Uzun, ince bir yoldayım...

Lilypie Fourth Birthday tickers
Lilypie Maternity tickers

27 Aralık 2009 Pazar

23 Aralık 2009 Çarşamba

Yılbaşı hediyemiz geldi :)



Sevgili Deniz ve Zeynep ablama çok teşekkür ediyorum. Çok sevimli oyuncağım ve özellikle annemi kırmayarak gönderdiğiniz, sizi somutlaştırabilmemi sağlayan kutlama kartı için. Oyuncağımla el-göz koordinasyonumu artırabileceğim. Ve artık yıllar geçip, algım arttığında da hatırlayabileceğim o güzel, gülen yüzlerinizi.
Çok teşekkür ederim. Mutlu yıllar diliyorum.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Eylül ablama...

Grupta sevgili anneler, biz çocukları için güzel bir etkinliğe imza attılar: yeni yıl için hediye çekilişi...

Çekiliş yapıldı; anne-çocuklar birbirlerine çıktılar. Ben Niğde'den Eylül ablam için hediye aldım. Annem bugün paketledi, süsledi. Fotpğrafımızı da bir Unicef kartına iliştirdi. Hemen gönderecek.

Umarım beğenirsin, Eylül abla.

18 Aralık 2009 Cuma

B.E.Ö: "Fotoğraf"

Bu haftanın BEÖ aktivitesi fotoğrafmış. Annem fotoğraf çekmeyi çok seviyor, ben de kamerayla oynamayı.

Annem bana bir fotoğraf albümü hazırlamıştı. Tüm sevdiklerim o albümün içinde yer alıyor: büyükannem, babaannem, dedem, anneannem, dayım, amcam, teyzem, halam, annem, babam ve daha niceleri...

Annem, tüm sevdiklerimi, özellikle uzakta olanları unutmamam için bu albümü hazırladı. Her gün beraber 10 dakika bakıyoruz; sonra bana bırakıyor, ben yapraklarını çeviriyorum. Şöyle:

Faydalar: Yabancı kişileri yadırgama dönemini atlatma, ince motor hareketleri, konsantrasyon

Not: Bu aktivitenin farklı bir yorumunu Montessori Eğitimi mail grubunun blogunda okuyabilirsiniz.

11 Aralık 2009 Cuma

Ve nihayet cevabımız: 6. hastalık

Dün akşam yedide doktor amcam beni yeniden muayene etti. Karnımda ve alnımda günün başında başlayan pıtır pıtır pembe noktalar, biraz daha belirginleşip pembe parçalar haline gelmeye başlamıştı.

Doktor amcam, 6.hastalık olmasa da, başka bir virüsün buna neden olabileceğini söyledi. Bunun bir testi olmadığı için, 6.hastalık diyerek konuyu kapatıyoruz. İshalin nedeni, antibiyotikmiş. Ateşim her sağlıklı bebek gibi 36,7C. Çok mutluyuz.

Annem çok düşündü; bu süre boyunca hep bir hata, zayıflık aradı. Neyi yanlış yapmıştı:
emeklemeye başladım; yerler temiz mi değildi?
dişlerim kaşınıyor; ağzıma aldığım diş kaşıyıcıları mikroplu muydu?
yeni tatlardan hoşlanıyorum; tattırdığı şeylerden mikrop mu kaptım?
çok mu serbest hareket ediyordum?
Dersini aldı. Bu korku, ona fazlasıyla yetti.

Bir fırtına geçti üzerimizden, şimdi iyiyiz. Artık toparlanma vakti.

Bendeki değişimler:
- Kaşık = İlaç; ek gıda almayacağım.
- Su = İşkence; suya elimi sürmem.
- Soyunmak = Üşümek; hayır, üzerimdekilerden gayet memnunum.
- Gözyaşı = Mükemmel silah; her fırsatta başvuracağım.

Bugün evde annem beni rehabilite etmeye başladı. Bu maddelerin üzerinden tek tek geçip, beni eski ben yapmaya çalışacak.

10 Aralık 2009 Perşembe

5. gün

Bu gece ateşim düşmeye başladı. 37lerde... İlaç aralarım arttı. Rahat uyudum. Sabahleyin kaka kültürümün sonucu geldi: negatif. Antibiyotik gereksizmiş; ama başladığım için 2 gün daha birer doz almam gerekiyor.

Bugün kendimi biraz daha canlı hissediyorum. Annem yerde yürüyebileyim diye bana ayakkabı almış. Yeni tulumlar, oyuncaklar falan derken, bana yaradı mı ne bu hastane olayı :)

Burada tek sevmediğim şey, şırıngayla ağzıma doldurulan şuruplar. Onlar da bir bitse, ne güzel olacak.

Gülümseyebiliyorum bugün. Ama artık evimize gidelim.

9 Aralık 2009 Çarşamba

4. gün

Bu gece çok korktuk. Ateşim çok yükseldi ve kontrol altına almak çok zor oldu. Gece 1 gibi titremeye başladım. Annem hemşireleri çağırdı. Ateşim düşsün diye duş aldırdılar. Sabaha kadar buz kompresleri yapıldı. Çığlıklarım yine yerini teslimiyeti bıraktı. Sabahı zor ettik. Babam hep başımdaydı, annem dün geceden dolayı yorgundu, babam onu rahatsız etmek istemedi.

Sabahtan anneannem koşarak hastaneye geldi. Halimi görünce hem üzüldü hem de biraz olsun rahatladı. Uzaktayken daha çok merak ediyormuş.

Annem isyanlarda. Hala nedenini söylemiyorlar, bulamıyorlar. Bugün domuz gribi testi yapıldı; hemen muamele değişti, maskeler falan takmaya başladı hemşire ablalar. Test sonucu hemen geldi: negatif. Maskeler çıktı.

Ateşin seyri düzensiz olduğu için, nöbetçi doktor, doktor amcamla konuşup antibiyotiğe başlamamı sağladı. Bir işe yarayacak mı bilmiyoruz. Yalnız ishal başladı bende. Annem de kaka tahlilimin de yapılmasını ısrar etti. Doktora danışıp örnek aldılar. Başka bir tahlil, yine bekleme...

Odada yorulmaya ve sıkılmaya başladım. Yorgunum, bitkinim; bu yüzden huysuzum. İsteklerimi ağlayarak belirtmeye başladım. Ağlayınca, istediğim hemen oluyor; sihirli bir hareketmiş.

Annem korkuyor: 5 güne az kaldı, hala geçmedi.

8 Aralık 2009 Salı

3. gün

Bu gece biraz rahattık. Oda çok soğuktu, galiba o yüzden ateşim kontrolden çıkmadı. Annem çok üşüdü ama benim için herşeyi yapar. Ateş yine de şurupla 38in üstünde kalıyor. Artık neden olduğunu da merak etmeye başladık.

Süzülmeye başladım, iki gün önceye göre 120gr vermişim. Yalnızca anne sütü alıyorum. Buna da şükür, aç değilim en azından.

Anneannem yolda; dayanamadı yanımıza geliyor, dedemi bırakıp.

İdrar kültürü sonucu negatif; yani enfeksiyon yok. Nihayet.. Emine teyzem ve Kemal dayım telefondan, ısrarla antibiyotik başlamamız gerektiğini söylüyor. Ama doktor amcam, bakteriyel bir durum olmadığı için karaciğerimi boşuna yormak istemiyor.

Annem de, vücudum zayıf düşmüşken, domuz gribi olmamdan korkuyor.

BabyTV'ye seyretmeye başladım. Çok ilgimi çekmiyor. Annemin canı sıkkın; her hastalık çocukta bir huy bırakırmış. Korkuyor, TV alışkanlık olursa. Yanlış anlamayın, ben de değil, onlarda: ya kolayına kaçıp bana TV seyrettirirlerse...

Bekliyoruz. Hala hastanedeyiz.

7 Aralık 2009 Pazartesi

2. gün

Bu gece de çok zor geçti. Ateşim şiddetlendi. Doktorumuzu aradık, Novalgine alın, İbufen ile dönüşümlü kullanın demişti. Denedik, yine de ateşimiz düşmedi.

Yeniden ılık duş ve küvet yaptık. Ben yine çok ağladım. Çok zordu. Ama düne göre su daha insaflıydı. Anladık ki, duşa girmeden ateşim düşmüyordu.

Sabah yeniden doktora gittik. Hem kan tahlili yaptıracak hem de doktor amcama kontrol ettirecektik. Kan alma işlemi çok zordu. Tombik ellerimden damarı görmek mümkün olmadığından, canım çok acıdı. Sonunda bileğimin içinden damara ulaşıp çektiler. İlk önce çığlıklar atıyordum, sonra yoruldum ve teslim oldum; gözlerim sabit bir noktaya bakarak gözümün kenarından yaş akıtmaya devam ediyordum. Annem ve babam beni kurtaramıyor, bir köşede ağlıyorlardı.

Tahlil sonucunu beklemek üzere hastanede kaldık. O arada yeniden tahlil için idrar istediler. Epey uzun sürdü bu sefer. Sonunda babam, yatış yapalım istedi.

Bu gece hastanedeyiz. Tahlil sonuçları geldi, lökosit yok. Demek ki, enfeksiyon değilmiş. Doktor amcam dedi ki: virutik bir şeye benziyor, eğer 5 günde geçmezse cevabımızı başka yerlerde arayacağız.

Annem ve babam neredeyse hiç uyumuyorlar. Belki bu gece rahat ederler. 2 saatte bir hemşire ablalar beni kontrol edecekler; daha güvende olacağız.

İyi geceler...

6 Aralık 2009 Pazar

1. gün

Bu gece Ali Dayım ve Ebru teyzem evlendiler. Biz de düğünlerine katıldık. Herşey çok ama çok güzeldi. Üstelik Ali Dayım ve Ebru teyzem, slaytshowlarında bana da yer vermişler.

Annemle, babamla dans ettik. Babannemin kucağında uyudum, dedem bana yemeklerden tattırdı.

Eve 11 gibi döndük. Annem hafiften bir ateşim olduğunu farketti. Emzirdi, uyuttu beni. Belki diştir ya da belki de üşüttüm mü acaba...

Gece 3.30da beslenme için uyandığımda, annem panik oldu. Çünkü alev içinde yanıyordum. Hemen üstümü çıkardı, babamı uyandırdı. Babam, Emine teyzemi çağırdı. O arada annem ateşimi ölçtü: 40,3. Beni iyice uyandırdılar, sonra da şurup verdiler. Havale geçirmemden korktukları için daha radikal çözüme başvurdular: soğuk duş. Annem ılık diye biliyordu ama doktor olunca yanımızda, onun dediği olacaktı. Ben çok titredim, çok ağladım, çok yoruldum. Duşun ardından küvete oturttular. Dedem ve babannem de çok korktular. Bana destek olmak için yanımdaydılar, elimi tuttular, oyuncak verdiler, şarkı söylediler.

Ateşim düşünce uykuya girdik. Sabaha kadar sorun olmadı bir daha.

Sabah olunca yeniden ateş yükselmeye başladı. Diş çıkarma ihtimalim kalmamıştı; hangi dişte 40 derece ateş olur ki... Anneannem ve dedem duyar duymaz geldiler; o gün evlerine döneceklerdi, bir kez daha beni gördüler. Ananemin ısrarıyla hastaneye gittik.

Hastanede doktor teyze, ateşime baktı, kilomu ölçtü, şurup verdi, dedi ki: Ya 6. hastalık ya da idrar yolları enfeksiyonu. Ardından yaklaşık bir saat daha çiş yapmamı bekledik. İdrar tahlili temiz çıktı, lökosit yoktu; ama enfeksiyon gelişebilir diye kültüre de yolladılar. Sonra da eve geldik.


Gittikçe halsizleşmeye başladım. Ek gıdayı canım istemez oldu. Annem yardımıma koştu; süt miktarı hemen arttı, ben de daha sık emmeye başladım.

Geceye uyuyarak girdim.

4 Aralık 2009 Cuma

Maclaren ve Sersa İthalat

Daha önceki postumun ardından bir süre sessizlik oldu. Taa ki Aralık ayının 3'üne kadar. Mailboxımda Sersa İthalat'tan gelen maili okuyunca yüzüm güldü:
İyi Günler,
İstemiş olduğunuz Maclaren güvenlik kitleri elimize ulaşmıştır.Adres ve bebek arabanızın hangi model olduğu bilgilerini bizimle paylaşırsanız hemen size de gönderebiliriz.
Saygılarımızla...

Gereken bilgileri kendilerine ilettim ve ertesi gün güvenlik kiti elime geçti. Çok basit bir aparat, aslında kılıf bile denebilir. Parmak sıkışmasını önlemek için arabanın katlama yerine denk gelen ve onu saran fermuarlı küçük bir çift kılıf üretmişler. Bana düşen, onları takmak oldu.
Sorumlu ve özenli davranışınız için teşekkürler, Sersa İthalat...

Annem der ki: "Kötü" anne

Bugün moralim çok bozuk. Başarısızlık hissi tüm ruhumu sardı.

Gece her zamanki gibi aşkıma uyku öğününü verdim. Uykusunu bölmeden huzurla uyudu. Ben biraz da süt depoladım, Tracy okudum ve yine gece 1'de yattım. Tüm haftanın yorgunluğu ile zor bile dayandım. Sabah 4 buçukta uyandı bebişim ve ben şşş-pat ile uyutmaya çalıştım; olmadı. Yatağıma aldım. Ben uykuya girdim, kızımı hatırlamıyorum.

5 buçukta bir çığlıkla uyandık. Ne olduğunu anlamadık. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu bebeğim. Uyandırmak 5 dakikamızı aldı; hıçkırıklarının geçmesi ise daha uzun sürdü. Sarıldım, sımsıkı sarıldım; olmadı. Babası sardı onu; sustu, dinginleşti. Yatağımıza yine yatırdık. Emmek istedi. Ben yine uykuya teslim oldum.

Sabah baba kalktı yataktan. Ben uyumaya devam ettim. Hala uyuyorum. Kızım da uyuyor. Kızım uyanmış; ben uyuyorum. Ve olan oldu, kızımın canı yandı; canımdan can aldı...

Şu saate kadar her anı adım adım düşünüyorum: Kızımı 4 buçukta beslemiş olsaydım, 5 buçukta çığlık atarak uyanmayacaktı. Yatağıma almasaydım, canı yanmayacaktı. Bedenim uykuya teslim olsa da, beynim çalışmaya devam ediyordu: bilinçaltım uyku öğününden sonra süt depoladığım için sütüm olmayacağını düşündürerek sonraki öğünü atlamama neden oldu. Yatağıma aldığımda, hala beslemek aklımda yoktu. 1 saat sonraki uyanmasında da, farkında olmadan emzirdim; sabah hatırlamıyordum. Sabah ondan önce uyanmalıydım; zihnim berrak olmalıydı; onu korumalıydım. Hatta acaba çığlıklarına ben mi neden oldum; ona zarar mı verdim, onu bile hatırlamıyorum.

Ben hiç böyle olmadım! Hiç böyle ilgisiz, dikkatsiz kalmadım. Kızımı hiç aç bırakmadım. Bana ne oldu böyle?!

Bugün kötü anneyim. Kızım, babası; sizden çok özür dilerim.

3 Aralık 2009 Perşembe

Annem ve babamın kaçırdıkları...

Tüm gün ben evdeyim, teyzem benimle. Oysa annem ve babam işlerindeler. Tüm anlarımı kaçırıyorlar. Eskiden o kadar önemli değildi ama vakit geçtikçe, ben tüm enerjimi harcamaya başlamışken, her dakikanın ayrı bir değeri oluyor.

Dün ilk defa yerde, bi-fiil emekledim; hızlı hızlı; kurulmuş oyuncak araba gibi tırrrr tırrrrr... Akşam olunca babaannem babama, babam da eve gelir gelmez anneme anlattı ballandıra ballandıra. Her ikisi de görmek için sabırsızlandılar.

Sonra ben annemin yanaklarını ısırıp koynuna girdim. Emdim, güldüm, emdim. O kadar yorulmuşum ki, hemen uykuya girdim...