Uzun, ince bir yoldayım...

Lilypie Fourth Birthday tickers
Lilypie Maternity tickers

31 Ocak 2010 Pazar

İlk sosyal aktivitem kutlu olsun!

Bugün ayrıca çok önemli bir gündü benim için. İlk defa sosyal bir ortamda başka kardeş, abla ve abilerle beraberdim.

Daha önce birkaç girişimimiz olmuştu. Bir defasında Sarp'ın doğumgününe gidecektik, ben 6.hastalıktan kırılıyordum, olmadı. İki hafta önce ilk kez oyun grubu olarak toplanacaktık, diş buğdayıma denk geldi, olmadı. Annem de sosyal ortama girmedikçe, korkumun artacağını düşünüyor. Üç hafta önce Kaya ve Kerem ile biraraya geldim. Onlar keyifle çığlık attıkça, ben korkudan ağlıyordum. Bu yüzden annem çok endişeleniyordu.

Bugünün doğru gün olduğu, e-bebek'te belli oldu. Babam araba koltuğumla uğraşırken, annemle koridorlarda gezmeye başladık. Annesinin kucağında bir kardeş karşıma çıktı ve ilgimi çekti. Sessiz sedasız, ağzında emziğiyle etrafına bakıyordu. Ben üzerine atıldım, güldüm; hiç tepki vermedi. Annem de güldüremedi valla, accık gülümser gibi yaptı, o kadar. Sonra yüzüne dokunmak istedim, elimi uzattım eline; yine tepki vermedi. Keyfi bilir canım; ben gayet sosyaldim :)

Arabaya bindikten sonra uyumuşum. Ben uyanana kadar Bayar Caddesinde aşağı yukarı gezmişiz. Uyandım, babam bizi Happy Family Club'a bıraktı. Katre ablamın 3.yaş gününü kutlamak üzere biraraya geldik. Önce gülücüklerle girdik ortama. Top havuzunda oynayan Katre ve Teoman'ı bir süre seyrettim. Orada birazcık tedirgin oldum ama alıştım, geçti. Sonra o kucak, bu kucak dolaştım, arada yürüdüm, balonlarla oynadım. Birkaç abla ve abi daha geldi. Onların ilgisini çekemedim. Ben de etrafıma gülücükler dağıttım. Müzik,insan sesi ve kalabalığa rağmen tedirgin olmadım; güzel bir gün geçirdim.

Şimdi sırada oyun grubu etkinliği var. En kısa zamanda Şişli-Beşiktaş oyun grubuyla biraraya gelebiliriz umarım. Bu heyecan burada kalmasın.

Büyümek, ne heyecanlı şey!

Ev ve araba halleri

Bugün babaaannem ve dedem evlerine döndüler. Çok alışmıştık evdeki kahkahalarına ve neşelerine. Onları çok özleyeceğiz. Yine gelecekler. Biz de umarım yakında onların yanına gideceğiz. Şu bahar kendini göstersin.

Dedemlerden sonra biz de annem ve babamla evden çıktık. Nihayet.. İki hafta mı olmuştu; galiba.. Çok usluydum bu sefer. E-bebek'e gidip alışveriş yaptık. Artık araba koltuğum var. Önceki anakucağını hiç sevmemiştim. Bunu sever miyim emin değilim. Ama annemin kucağında yolculuk yapmak eğlenceli olsa da, bir o kadar tehlikeli. O yüzden annem artık daha iradeli olacak ve ben ağlasam da koltuktan almayacak.

Araba koltuğunda yine seçimimiz Orbit Baby'den yana oldu. Römer Duo Plus Isofix'i gösterdiler. Yalnızca arka koltuğun isofix barına geçirilmesi bize çok yeterli gelmedi. Elle sağa sola oynayabiliyordu. Sonra Römer'in Safefix Plus modelini gösterdiler. Hele onu gördükten sonra bir öncekini tercih etmek mümkün değildi. Bu modelde koltuğu yere de sabitleyen bir aksam kurmuşlar ve gösterdikleri videoda bu modelin diğerine göre kaza anında daha sağlıklı sarsıldığı gösteriliyordu. Orbit Baby ile bu modelin arasında nasıl bir fark olduğunu söyleyemiyorum. İkisi birbirinden çok farklı.

Orbit Baby'nin özelliklerini sıralarsak, öncelikle arkaya dönük oturmamı sağlıyor. Altındaki bazası hem isofix ile koltuğun arkasına sabitleniyor hem de sıkıştırma aksamı sayesinde yerinden oynamayacak kadar sıkı yerleşiyor. Pusetimin üstüne de yerleşebiliyor, böylece araba koltuğum benimle her yere kolayca gelebiliyor. İstersek uçakta bile oturabiliyorum. Koltuğumu 7 yaşıma kadar ya da 25 kiloya kadar kullanabileceğimden (16 kiloya kadar arkaya dönük - 25 kiloya kadar öne dönük olarak), diğerlerine göre daha ekonomik oluyor.

30 Ocak 2010 Cumartesi

3. diş

Üç gecenin sıkıntısı ve o zor ishal döneminin nedeni anlaşıldı.
3. dişim alt sol ön kesici oldu :) Bunu da babişkom gördü :)
Boy sırasına girmiş dişlerimi sayıyoruz hep beraber: bir - ikiiiii - üç...

Umarım diğer dişlerim beni böyle zorlamaz. Canım çok yanıyor.

Büyümek, zaman zaman da çok yorucu bir şey!

Bunlar da benim takma adlarım...

Annem ofiste bugün arkamdan atıp tutmuş. Konu gelmiş, benim için söylenen hitaplara. Annem buraya da yazmak istedi.
Kuzuuu
Çilek kızım
Papatyam - annemin favorisi
Aşkııım
Nar tanem
Nur tanem
Bal.can - büüüannemin favorisi
Dedesinin gülü - babadedemin favorisi
Günışığım
Aşkitom
Somun pehlivanım - babaannemin favorisi
Minik kuşum
Üzüm çekirdeğim - anneannemin favorisi
Pötürge
Mırnık - babişkomun en sevdiği
Takoz - annededemin favorisi
Aşkkk
Osulukcu
Cacık

Ara ara yeni eklenenleri, unuttuklarımızı katarız; ilerde okuyup güleriz :)

28 Ocak 2010 Perşembe

Sözsüz mini diyalog


Bu fotoğraf, benim doğumgünüme dair posterden bir kare...

Bugün anneme tek tek gösterdim fotoğraftakilerin kim olduklarını.. Bu annem, bu babam, bu da Misis..
- Misis nerde, annecim?
- (İşaret parmağıyla) Burdaa.
- Baba nerde kızım?
- (Baş parmağıyla) İştee.
- Hani anne nerde peki?
- (Tüm parmaklarını bastırarak) Burda.
Annem çok mutlu oldu. Babama gösterdik. O inanmadı önce. Sonra kendi kucağında tekrar oynadık; o da şaşırıp mutlu oldu.

Büyümek ne güzel şey!

Bir yerde terslik mi var?

Dünden beri ben de tuhaf şeyler olmaya başladı. Dün sabah şu kısacık hayatımda ilk defa kustum. Üstüste iki kez sabahtan. Acaba annemin sütünden bana birşey mi geçti diye merak etti ev halkı. Ama annem yalnızca Rennie kullanıyor; onun kategorisi de B.
Öğleden sonra ise iki kez sulu kaka yaptım. Gece bir sorun olmadı. Sabaha karşı yine bir kez daha kaka yaptım.

Bugün yine bir kez kustum. Ve yine iki kez sulu kaka yaptım.
Ne oluyor ki bana böyle? Bu akşam yemek yemekte istemedi canım. Herkes masadaydı, ben de mama sandalyem de. Ama canım hiç istemedi, hep burun kıvırdım.
Gün içinde doktorumuzu aradık. Bir sorun olmadığını, herşeyin normal olduğunu söyledi. Ateşimin çıkıp çıkmadığına ve halsiz olup olmadığıma dikkat etmemiz gerekiyormuş. Şimdilik bu belirtileri göstermiyorum.

Tüm bu koşullar altında üst dişlerimin çıkacağına dair yorumlar geliyor dört bir yandan.
Sizce de öyle mi?

23 Ocak 2010 Cumartesi

Yürümeye hevesliyken...

6.aydan beri ayakta durmayı ve yürütülmeyi çok seviyorum. Kucakta kalmak, eğer bir eğlence ya da raflardaki giysileri çekip atmak gibi ilgi duyduğum bir şey yoksa hiç hoşuma gitmiyor. Emeklemeyi de hiç sevmedim; dört adımdan sonra başlıyorum itiraza. Böylece aile efradından bir gönüllü, ellerini uzatıyor. Tutuyorum ellerinden, dizlerimi büküp popomu kaldırıyorum. Bedenimi dikleştirdikten sonra hevesli ve hızlı adımlarla hedefe gidiyorum. Hedef her şey olabilir. Bu aralar mesela banyoyu çok merak ediyorum. Tabii evdekilerin "geldim geldim geldim" çığlıklarına karşılık topuğa kuvvet kaçıştığım oyun da çok sevdiklerimden.

Farketmediğim zamanlarda ayakta durabiliyorum. Koltuğa tutunup yan yan taytaylıyorum. Umarım yakın bir zamanda yürümeye geçebilirim.

Annem de yine rahat durmamış, benim yürümeme destek olmak, onların bel ağrılarını hafifletmek(!) için bir oyuncak daha almış.
Taygatoys'taki süper-hiper ahşap oyuncaklar için acayip hevesli kendisi. Büyüsem de, kendini kaybetse diye bakıyorum. İşte Montessori'ye uygun, yürümeye destekçi son oyuncağım bu.

Ben de annemin bu hediyesini karşılıksız bırakmadım ve oyuncağımı çok sevdim.


Oyuncak elle monte edilebiliyor. Benim acemilik dereceme göre bir hız ayarı var, tekerlekleri kilitleyen bir sistem: vidayı sıktıkça, tekerlekler hareket edemez hale geliyor. Böylece kontrolsüz bir şekilde savrulmamı önlüyor.

Oyuncak iyi güzel de; bazen istediğim yönü veremeyince sinirleniveriyorum, hırslanıyorum. Yardımıma annem koşuyor. Ayrıca önündeki platforma oturuyorum; annem, anneannem beni gezdiriyor. Çok keyifli!

Bıraksalar, neler yapacağım: koşacağım, zıplayacağım, hooop oturacağım.

Faydalar: yürüme, itme için gerekli kas kontrolü, kaba motor hareketleri

22 Ocak 2010 Cuma

6-9 ayda en çok sevdiğim şeyler

Soğukların bastırmasıyla birlikte evde tam gaz yanan kombi büyük bir zıtlık yaratıyor bünyede. Sıcak olabilirim ama burnum ve boğazım kuruyor, rahatsız oluyorum. İşte bu noktada annemin ben daha karnındayken kullanmaya başladığı soğuk buhar makinesi devreye giriyor. Chicco'nun iyonlu modelini önermişlerdi ama bulamamıştık ama bu modeli bizi çok memnun etti, pişman olmadık. Annemler yatana kadar buhar vermeye devam ediyor. Uykumda daha rahat ediyorum.
Ek gıdalara meyve püreleri ile başladık. Annem önceleri elmayı buharda haşlıyordu. Gaz yapma ihtimalinin düşük olduğunu test edince, elmayı çiğ yemeye başladım. Damak tadıma uygun bir püre olması için cam rende kullandık. Markası Paşabahçe galiba. Anneannem de kullanmış onu uzun yıllar, o balık rende diyor, balığa benzediği için. Annem suyunu ve posasını ayırdığı için çok beğenmiyor, ama biliyor, cam sağlıktır. Zeynep teyzemse, çok memnun. Bana da afiyetle yemesi kalıyor.

Yine başka bir püre yapıcı malzemeyi de annem yurtdışından getirtebildi. The Wean Machine adındaki bu alet acayip pratik. Evde, dışarıda, nerede olursa olsun, elmayı, muzu, haşlanmış sebzeyi, püre yapılabilen ne varsa saniyeler için de eziyor. Ezilen yemeği özel kaşığıyla yedirmek de çok kolay.

Masaj yağı, doğduğumdan beri en favori şeylerimden biri. Mustela'nın masaj yağını kullanıyorum. Banyo sonrası bücuduma sürülüp masaj yapılınca içim ısınıyor, uykuya hazır oluyorum. Masaja kullanmaya devam!

Mama sandalyesi ve yemek seti... Mama sandalyemi ilk aldığımız gün, "işte bu!" demiştim. O güne kadar annemin beni yedirmesinden hoşlanmıyordum. Onlar yemek yerken ben bakıyordum, ben yemek yerken onlar bakıyordu. Hani bu durumda nasıl aile olacaktık?! Mama sandalyesi, masaya beraber oturup vakit geçirmemizi, karnımızı doyurmamızı sağladı. Chicco Polly aldık, herkes gibi. Açıp kapatmıyoruz, birazcık zor taşınıyor ama genel olarak memnunuz.

Yemek setinde ise annem tercihini BPA free ürünlerden yana kullandı. Türkiye'de bulamadığı bir markayı tercih etti: bibi. Çok memnunuz. Umarız, gün geçtikçe ülkemizdeki BPA free ürün sayısı artar.


Hadi Kitubi'nin listesine de göz atın...
Diğer aylar için önerilerim:
0-3 ay

17 Ocak 2010 Pazar

Diş Buğdayı

Annem geçen hafta yaşadığı o andan sonra acilinden diş buğdayı düzenlemeye karar verdi.

9.ayımı devirmişken, hala dişler görünürde yoktu. Taa ki geçen hafta Cumartesi günü yemek yedirirken farkettiği minik oluşumu görene kadar :) Üç gün sonra da ikinci diş kendini gösterdi. Geceleri sıkıntım oluyor, ama alışmaya da çalışıyorum.

İlk dişim sağ taraftaki ikinci kesici oldu; ikincisi ise sağ orta kesici. Bir kez daha standart dışı olduğumu gösterdim. Bakalım diğer incilerim nasıl ortaya çıkacak.
Annem tüm dişlerimin sağlıklı ve sorunsuz çıkması ve inci gibi güzel ve sağlıklı kalması için diş buğdayı yapmak istedi. Ve eğlencesi de cabası.

İki günde yaşanan tesadüfi olaylar, organizasyonun kolayca olmasını sağladı:
- Anneannem ve dedeme "acil geline!" denildi; onların da niyeti varmış.
- Babaannem burda zaten. O gitmeden yapmayı istiyorduk. Dedecim yok ama, onun için biraz buruk olduk.
- Annemin iş arkadaşı Özge teyze, yeni bir uğraşa adım atmış: çok güzel ve lezzetli kurabiyeler hazırlıyor. Annem, benim için dişten kurabiyeler olur mu demiş; olmuş :)
- Annem internette diş buğdayı için pastacı ararken çok hoş bir tercihte karar kıldı: Nilay Cinisli. (Nilay Hanım, ellerinize sağlık!)

Şimdi bugünden bazı anlar:
Çoğunluğu anneannemin eseri olan masamız:

Üzerinde en sevdiğim oyuncaklarımın olduğu mükemmel pastam (by N&F):

Çok lezzetli ve iştah kabartıcı kurabiyelerim (by Özge):

Meslek seçimim:

Onca dikkat çekici malzemelerin arasında tek ilgilendiğim steteskop oldu; öyle ki dayıcım çok değerli laptopımı bile benim hoyrat kullanımıma açmıştı. Diğer hiç bir materyalle ilgilenmedim bile. Oysa annem eczacı olmamı istiyordu.

Annemin hazırladığı diş buğdayı çok beğenildi. Aşurelik buğday ve nohut bir gün önceden suya bırakıldı. Gece hafiften haşlandı ve dolapta saklandı. Yine bir gün önceden ceviz ve badem suda bekletildi, gece de kabukları soyuldu, buzdolabına kondu. Sabahtan suların kesik olmasına rağmen badem, buğday ve nohut tereyağında pudra şekeri ile birlikte kavruldu. Soğumaya bırakıldı. İçine kırılmış cevizler ve nar taneleri eklendi.
Yemek sofrasında annem kaseye gizlice bir altın attı ve herkesin kendi buğdayını kendisi almasını söyledi. Talih dedeme güldü :)

Yoğun ve spontan takviminde bana yer ayırmak için büyük çaba gösteren babaanneme, hemencecik uçarak gelen anneannem ve dedeme, hiç üşenmeden gelen dayıma, haftasonunda bile yanımda olan Zeynep teyzeme, son dakikalara yetişen amcama partime katıldıkları için çok teşekkür ediyorum. Çok güzel vakit geçirdiğimiz bir gün oldu. Sevgili geniş ailem, siz iyi ki varsınız!

16 Ocak 2010 Cumartesi

Pastamız için

Diş Buğdayı pastam için annem oyuncaklarımın fotoğrafını çekti.

İşte doğumumdan bugüne kadar oynamaktan en çok keyif aldığım, en sevdiğim oyuncaklarım:
- Onca oyuncak varken, ben evde plastik bir boru buldum, onu kemirip, brrrrrrfff diye ses çıkarmayı çok seviyorum:

- Bu borazanla ses çıkarmayı çok seviyorum. Sallıyorum, şıkır şıkır ses veriyor. Ayrıca dişliyorum; diş etlerimi çok güzel kaşıyor. Dayım almıştı.

- Bu inekle çok güzel şarkı söylüyoruz. O söylüyor, ben eşlik ediyorum. Babannem almıştı bana. Son zamanlarda daha çok ilgileniyorum. Göbeğine bastırıp şarkı söyletiyorum :)

- Vee tüm zamanlarımın yegane ouncağı, biricik ilk göz ağrım Itsy Bitsy örümceğim...

- Yine dayımın aldığı mavi filim. İlk önce pek anlam verememiştim ama önceleri tekerleklerini çeviriyorsum parmaklarımla, sonraları ipini çekince müzik yaptığını görünce sürekli ip çeker oldum. Bir de üstündeki minik düğmeye basınca maymun sesi veriyor. Çok eğlenceli:

14 Ocak 2010 Perşembe

Yaşasın Blog Dostluğu!...



Sevgili Suİnci, bize Günışığı::Blog Dostluğu ödülünü layık görmüş. Bu bizim için bir ilk... çok çok değerli...

Bizimle anlarımızı paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.
Suİnci, sana çoook teşekkürler...

Bu ödülümüzü 12 dostumuzla paylaşıyoruz:
KEO’s Zone
Ekin ve biz
Bebekle Gidilecek Mekanlar
SENDEN &; BENDEN &; BİZDEN
İncir Reçeli
günün çorbası
iKiz BeBeklerim
Eko Anne
ANNE İŞ'TE
Renkler, Şarkılar, Buralar, Oralar, Rüzgar..
Anne ve Bebisi
zeynebinberil

Daha yazacak çok adres var ki... nasıl olacak?! Burda adı geçen geçmeyen, her gün merak edip de bakıp göz gezdirdiğim tüm bloglar için "sanal" arkadaşlarım, hepinize çok teşekkür ederim. Sizden ilham alıyorum, destek görüyorum, sizinle paylaşarak büyüyorum, dengemi buluyorum, öğreniyorum, yaşıyorum...

Ve tabii ki biricik günışığım, kızım, en değerli ödülüm...
you are my sunshine, my only sunshine
you make me happy when skies are grey
you'll never know dear, how much i love you
please don't take my sunshine away...

12 Ocak 2010 Salı

Oynuyorum, mucize görüyorum

Annem Taygatoys'u keşfedeli beri, bana materyallerimi, herkese de hediyesini oradan alıyor. Örneğin, Eylül ablama gönderdiğim yılbaşı hediyesi PlanToys'un şu materyali.

Hediyeyle birlikte bana da Michael Olaf'ın katalogun da yer alan, Miracle Pushing Toy'u bulmuş ve hemen satın almış. Zeynep teyzem, henüz bununla oynayamayacağımı söyleyerek itiraz etti. Ama ben denedim, öğrendim ve başardım. Yaşasın Montessori!

İçinde 5 farklı renkte ahşap top var. Ön taraftaki topu ittiğimde, arka yönden bir top bana doğru ilerliyor. O topu parmaklarımla yakalayarak elime alıyorum. Sonra topu tekrar göze koyuyor ve yine itiyorum. Hareketi sıkılana kadar tekrarlıyorum.

Materyal için ayrıca topları vurarak hareket ettiren ahşap bir çekiç var. Ancak henüz ortalıkta değil. Henüz çok erkenmiş.

Faydalar: El-göz koordinasyonunu güçlendirme, yakalama kabiliyeti, ince motor hareketleri

9 Ocak 2010 Cumartesi

Yeni Oyun Matım

Nihayet oyun köşem için gerekli olan oyun matım hazırlandı. Kat kat battaniyelerden, sürekli bozulan çarşaflardan, yumuşak-sert geçişlerden kurtulduk.

Annemin uzun incelemeleri ve kararsızlığı nedeniyle epey bir beklemiştik siparişi. Önce IKEA'dan bir sünger yatak alacaktı, vazgeçti. Sonunda döşemecimize siparişini verdi. Siparişin hazırlanması da kumaşı bulamadıklarından 3 hafta sürdü.

Neyse geç olsun, güç olmasın; süper bir mat geldi eve. Bence iyi bir tasarım ve temiz bir işçilik oldu. Fikir annemden, yapımı döşemecimizden :)



Mat, iki bölümden oluşuyor. Toplam ölçüsü 120 x 140 cm. Odam küçük olduğu için orada iki katlı olarak kullanacağım; salondayken de tek kat olarak. Tek katın yüksekliği ise 5 cm. İki parçayı birleştirense kumaş kalıbının kendisi. Kumaş olarak boğmayan, koyu renk pamuklu keten, sünger olarak yarı-sert cins kullanıldı. Annem yedek örtü de diktirdi. Bu arada özel yapım olduğundan fiyatı 200TL ama değdi.

Biz bu işten çok memnun kaldık :) Şimdi sırada oyun köşemin diğer öğesi olan ayna var.

Faydalar: özgürce hareket edebilme; merak, dinleme, izleme kabiliyetini geliştirme; ailenin bir parçası olduğunu hissetme

1 Ocak 2010 Cuma

Mutlu bir yıla başladık bugün...

Dün gece çok şatafatlı bir halde evde toplandık. Ancak belediyemiz bir güzellik yaparak, elektriğimizi kesti; biz karanlıkta birbirimizi görmek için çaba verirken, iki arka sokakta çılgınca eğlenen sosyetik İstanbul ise bu durumu hiç hissetmiyordu.

Mum ışığında 8 kişilik masamızda annem, babam, babannem ve dedem, amcam ve Selen ablam, ve tabii ki Ali dayım ve Ebru teyzem vardı. Unutmadan Doğaç ve Kemal amcam da bizimleydi erken saatlerde. Adana kebaplar, mücverler, midye dolmalar ve kabak tatlısı masamızı süslüyordu.

Anneannem ve dedem Zonguldakta, dayım da Caddebostanda yeni yıla girdi. Onları burda görmek isterdim. Umarım gelecek yıl hep birlikte oluruz.

Elektrik yoktu ama evimizde kocaman bir ışık kaynağı vardı. İmdadımıza dolunay yetişti. Evin içinde doğdu, büyüdü ve yükseldi. Akşam dokuz buçukta bir kenarından yenmiş bir kurabiyeye benziyordu; parçalı ay tutulması oldu.

Biz ailemize dair yeni yıl dileklerimizi işte o tutulmada söyledik bile. Sonra ben uyudum, mışıl mışıl. Gece tam 12de annem ve babam yanıma uzandılar. Elele tutuşup ailecek ilk yılbaşımızı yaşamanın keyfini duyduk.

O arada ışıklar geri gelmiş. Herkes birbirinin yüzünü ancak görebilmiş... gece güzel bitmiş...

Keyifle, mutlulukla, sağlıkla, neşeyle, şansla, beraberce, aydınlıkla geçen bir yıl olsun 2010!

Hepimize mutlu yıllar!