Henüz 15 günlükken, bir dostumuz kızıyla bizi ziyarete gelmişti. Ada ablam, 4,5 aylıktı. Çok büyüktü, çok şekerdi, gayet çocuktu yani. Annem de "bir gün kızımda büyümüş olacak mı?" demişti. O günler geldi; o da gördü, ben de gördüm.
4. ayımda çok hızlı değişmeye başladım. Bir günüm bir güne uymaz oldu. Geceleri daha sık uykum bölünüyor; gündüzleri bir süredir güzel uyumama rağmen son zamanlarda 45 dakikayı geçmeyen uykulardayım. Annem, işe başlamasına saatler kala, beni yeniden rutine sokmaya çalışıyor; nafile. Gündüz vakti uyku mu olur, canım... Annem bununla didişirken, ben gülüyorum, gözlerinin içine bakıyorum, kıkırdıyorum; çok ısrar ettiğinde sızlanıyorum. Hem de nasıl... Tracy formülü "yatır-kaldır" yaptı bir kaç zaman; pes etmedi, benim içim dışıma çıktı ki, sızıveriyordum. Sızmadan önce bir yaygara, bir yaygara. Ses telleri sağlam oluyormuş biz bebeklerin.
Bu bağırmalarda annem neyi anlamıyor, bilmiyorum. Gayet net, istemediğimi söylüyorum; yani söyleniyorum. "Anniiie, annnnieee" diye başlıyorum; peşine birazcık sövüyorum(!): eyyeeyyyeyyy neeeelll annnyyyeeee eyyyy...
Çok eğlenceli!
Ana kucağımda müzik yapmak artık cezbetmiyor beni; şimdi önümde çılgınca sallanan oyuncakları yakalamaya çalışıyorum ama annem düşerim diye çok korkuyor; oyuncağı yakalayacağım diye neredeyse takla atacağım üzerinde.
Tabii ki hala bir numara talebim KUCAK KUCAK KUCAK...