Uzun, ince bir yoldayım...

Lilypie Fourth Birthday tickers
Lilypie Maternity tickers

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Annem der ki: Ama bu haksızlık... Unutulmamalı!

O kadar çabuk büyüyor ki bu aralar, inanamıyorum. Minik bebeğim çocuk oluyor. Bakışıyla, tavrıyla, hareketleriyle... Sanki bir şeyleri kaçırıyormuş gibi hissediyorum. İki fotoğraf makinesi, üç cep telefonu, bir kameraya ve her birinin kaydettiği anılara rağmen uçup gidiyor herşey zihnimden. Üstelik yeni şeyleri de yakalayamıyorum, yakalayamamaktan korkuyorum.

Misis bu aralar koltuğa bir hışımda çıkmayı, yetinmeyip kollarında dolaşmayı, o koltuktan diğerine geçmeyi çok seviyor.
"Bu ne?" demeden herşeyin ne olduğunu parmağıyla kitapları gösterip "ııı" diyerek sormaya bayılıyor: "bu at kızım, çorap, araba, yarasa" ve bla bla...
Kesinlikle "baba" demeyi reddediyor; şanslı üç a'nımızda baba derken yakaladık ama söylememek yolunda babasıyla oynuyor. Ama bir "ann-nii!" deyişi var, ne yalan söyleyeyim, bayılıyorum!
Çok güzel şarkı söylüyor ve dans ediyor: kendi etrafından dönmeyi öğrenmiş, zıplamayı becermiş, geri geri yürüyor, parmaklarını şıklatıyor(!) ; iki yana sallanmak dışında zevkli hareketlerle dansını süslüyor. En sevdiği müziği biliyor musunuz? "Aman Adanalı"!!! Neden acaba?? :)
Hele bir soru-cevap oyunumuz var ki: "Misis, beni seviyor musun?" Baş iki yana sallanır ve o çok farklı edayla "ı-ıı" denir; "amcayı seviyor musun kızım?" diye eklenir, kısa ve öz bir "ı" ile evet denir. Sorular farklı şekilde sorulur ama çıkan yol aynıdır: beni sevmiyor musun peki? cevap: ı :)
Çamaşır toplamaya bayılır ve dağıtmaya tabii ki. Bazen kendimi koridorda onun peşinden depar atarken buluyorum (nasıl olur da minik bacaklarla benim pergelleri geçebiliyor!!); çekmecesindeki tüm giysileri çıkarıp ortalığa saçmasını engellemek için. Çamaşırlığı kurduğumda o kurumaya çalışan ıslak çamaşırların altına saklanıp tuhaf cümleler kurmayı neden sevdiğini anlamadım henüz, itiraf ediyorum.
Bir hediye almaya görsün ya da taksideyken dışarıda parlak renkleriyle bir parkı farketmeye görsün, "ayyyyyyy!" diye bir nida atar benim kızım. Kapalı paketleri açmayı çok sever; içinden çıkan giysiyi üstüne sarmayı ve aynada kendine bakmayı.
Suyu çok seviyor hele. Su olsun yeter ki hayatında. Suyunu içer, bardağın kalanını tepsiye döker, elleriyle şap şap vurur. Banyoya gitmeyi teklif eder her fırsatta, çok temiz olduğundan değil elbet. Ellerini yıkayalım dedik mi, hoooop son hız banyoda. Diş fırçalamaya da bayılır; yeter ki ağzını durulasın annesi.
Annesinin bacağına sarılmayı çok sever. Sarıldı mı da bırakmaz. Ama niye bırakmasını istesin ki annesi. Sarılmakla yetinmez, öper öper, kollarıyla kendine çeker.
Hele kokusu... içime çeksem yetmiyor. Uykudaki sıcak kokusunun içine giriyorum, çıkmak istemiyorum. İlerde istemeyecek ona sokulmamı. Anneme babama izin vermediğim gibi, o da bize izin vermeyecek. Tadını bol bol çıkarmalı.
Çok güzel çiçek koklar, burun siler, üfler, içine çeker, "çirkin" olur. Bir burunla envai çeşit mimik yapar.
Sere serpe uyur; üstüne battaniye almaz, sakın ha olmaz. En derin uykusundan sana bir kızar, bir daha yapmaya yeltenmezsin bile.
Kuşları, kedileri, köpekleri çok sever, kovalar onları ve besler. Akvaryumda balık görsün, kitlenip kalır önünde.
Parkın gülüdür. Sabah-akşam parka gider. Kendinden büyük arkadaşlarıyla evcilik oynar, peşlerinden duvara bile tırmanmaya kalkıyor. Paylaşmayı, alışverişi, hayal kırıklığını, düşüp kalkmayı, doğayı, zamanında eve dönmeyi; bizim ona verebileceğimizden çok daha fazlasını o mahalle parklarında öğreniyor. Kızım da benim gibi sokak kızı olarak yetişiyor; bu fırsat kaçmaz!
Gece iki kez uyanır, hem de bağırarak, ağlama numarası yaparak. Annesi depar atarak yetişir kuzusuna. Emer, emer, uyur gider.
Emerken annesinin kollarını okşar; yumuşacık elleri bir aşağı bir yukarı dolaşır annenin kollarında, sinesinde. ahh ahh..
Haa bir de garip bir halet-i ruhiyesi vardır kızımın. Gecenin bir yarısı birşeyler dank eder, yanında beni göremezse bir ağlar ki şaşar kalırsın. Gözlerinden sicim sicim yaşlar akar, annesini görene kadar. Oysa annesi yalnızca tuvalete kadar gitmiştir ya da accık derin bir uykudadır.
Her cümleyi anlar; tepki verir, onaylar ya da onaylamaz: "gel kızım, önce çantamı alalım.", "benim biraz bilgisayarla iş yapmam gerek, izin verir misin?", " Misis, Aliş'i mi arıyorsun? Odandaki yer yatağının üzerinden gördüm, hadi git ordan al!" vs. vs. Anne, baba ve diğerleri artık bu kızın yanında özel hiçbirşey konuşamaz!!!
Sarılır sık sık, öper "muck" diye. Sonra yine sarılır, bu sefer minnacık parmaklarıyla pıt pıt vurup sırtımı, omzumu pışpışlar. Komik görünür bu durum, bir o kadar da ona özel.

Büyüyor kızım göz açıp kapanıncaya kadar. Gözümü kapamasam hiç, uyumasam.. ya da şimdi yanına uzanıp sıcak kokusunda derin bir uykuya dalsam...
İyi geceler.

Hiç yorum yok: